Zeyneble o aksam güzel bir parkta oturduk ve asik olduk. Güzel bir parkta oturmak ve asik olmak harika bir seymis. Kücük kesekagidindan cikardigim pismis kestanelerin kabugundan kolayca ayrilan kisimlarini ona veriyor, tüylü zarini soyamadigim kirintilarini ise kendi agzima atiyordum. Isimlerimizi henüz bilmiyorduk. Sorma gereksinimi de duymamistik herhalde. Nasil olsa ögrenecektik. Ve ben ilk basta bunu Zeynep olarak algilayacaktim. Yalniz sonu b ile diye uyardigindaysa önümüzdeki senelerde ona Zeynebim derken adini bozmayacak olmaktan büyük sevinc duyacaktim.
Eines schönen abends sass ich mit Zeyneb im Park und wir verliebten uns. Im Park zu sitzen und sich zu verlieben ist eine grossartige Sache. Aus einer kleinen Tüte, heisse, gebackenen Kastanien zu essen. Die Schale lässt sich leicht abpellen, ich reiche ihr die geschälten Kastanien und werfe die übrigen Brösel in meiner Hand in meinen Mund.