ROMANDA MEKAN
Romanda mekan poetigi ve cözümlemeler
Insanin mekan ile olan iliskisi, insanlik tarihi kadar eskidir. Insanin kendi bedenine oturmasi, onun kendisini dünya-icerisinde-varlik olarak konumlandirmasiyla baslar. Bu yüzden dünya icerisinde bir varlik olarak hep bir mekana dünyaya tutunma ve oturmaya ihtiyac duyar. Insanin mekanla olan kopmaz bagi, mekani sadece bir oturma yeri olmaktan cikararak insana tarihsel kimlikler, cografi esikler, yeniden kurulus ve oluslar gibi görevler yükler. Bu bakimdan mekan, yazinda yasamin kendisi olarak yeni olus ve kuruluslarin dinamik düzlemde yeri olur.
Insan yasantisinin zamansal boyutta sürekliligini ifade eden mekan, edeb metinlerde evrenin insan tarafindan algilanip kavranmasi, bütün mekansal tasari ve imajlarin mimetik anlamda yeniden okunmasini gerekli kilar.
Anlati türlerindeki zaman kavrami, daha cok anlatma tarzi ve olay unsurlari ile ilgilidir. Zaman, anlatidaki olaya bir tür rahimlik görevi yapar. Mekan ise, daha cok karakterin üzerinde gelistigi, büyüdügü, eylemde bulundugu ve kendini gerceklestirdigi sorunsal nitelikli bir yerdir. Romandaki mekan da anlati kisilerine yine bir tür rahimlik görevi üstlenir. Bu bakimdan karakter sentezleyici anlatimin agirlikta oldugu romanlarda mekana daha cok önem verilir.
Türk edebiyatinda da olay örgütleyici anlatidan karakter sentezleyici bir anlatiya gectikce, mekan unsurunun daha cok agirlik kazandigini görmekteyiz. Epik etki silindikce, mekan da üzerinden gecilen topografik bir yer olmaktan cikarak etkin nitelikli algisal bir degere dönüsür. Ancak mekanin acikgenis veya kapalidar olmasi, onun fiziksel niceligi ile ilgili bir durum degil, anlati karakterlerinin dünya ve yasam algilamalari ile baglantilidir.
.