Safak tüm isiklarini yakti.
Günes, aksamüstü intihar etti.
Icimde büyüttügüm kiz cocugunun elini tutup
benden uzaklasmaya basladiginda,
uzun boyu kadar derin bir kuyunun önünde durmus,
kuyunun dibinde ölmüs günesin sönmüs cesedini izliyordum.
Bekledigi kisi gelmediginden ölemeyen o insandim;
ölüm dösegi yasadiklarimdi.
Suya düsen yansimama bakiyordum.
Boguluyordum, ölmek nedir bilmiyordum.
Yaniyordum, sönmek nedir bilmiyordum.
Diniyordum, bitmek nedir bilmiyordum.
Ne kadar kesilmem gerekiyorsa tam sirasiydi, kesileyim diyordum
ve bir makas usulca kesmeye basliyordu zamani.
Zamanin damarindaydim.
Zaman ile birlikte kesiliyordum.
Zaman ile birlikte kaniyordum.
Elini tuttugu kücüklügümle dönüp o siyah gözleriyle bana bakti.
Ve acilarin bile kurutamadigi damarlarimi,
o kasim gecesi ekmek bezine sarilan bebegin
siyah gözlerinde gördüklerim kurutmaya basladi.
Görüyordum.
Neyt benim kalbimi tasiyan damardi,
Nabzimdan canima fisildiyordu.
Damar yolumsun.
Alle Lichter brannten in der Dämmerung.
Die Sonne beging am Abend Selbstmord.