Artik bütün dünya cigirindan cikmisti. Üstelik kimse bunu zerre kadar önemsemiyordu. Bir dolu uluslararasi kongreler düzenledi ama hicbiri bilimadamlarinin egolarini tatmin ettigi toplantilardan öteye gecemedi.
Devlet baskanlari bir araya gelip alinabilecek önlemler konusunda görüsmeler yapti ama her birinde para cok daha degerli bir güc olarak cikti ortaya. Kisa zaman sonra dünyanin büyük felaketler yasayacagini bildikleri halde, kimse hicbir sey yapmadi. Konuyla ilgili en duyarli olanlar, dünyaya yeni bir cocuk getirmemeyi tercih ettiler en fazla.
Düsünebiliyor musun
Dünya bitti...
Bu kadar
Ne zaman ki bu son noktaya gelindi, iste o vakit MORun söyledigi oldu. Insan kendi türünün devamini saglamak icgüdüsüyle cilginca bir önlem aldi. Insani yok etmeden, dünyayi insandan kurtarmanin yolu bulundu.
Bünyesi zayif olanlari ve yaslilari öldüren bir virüsün hizla yayildigi korkusuyla insanlari evlerine kapattilar.
Neyse ki cok gecmeden Türkiyede bir bilimadami virüsün asisini buldugunu iddia ederek cikti ortaya.
Adi Nuh Ulak...
Senin büyük büyük büyük büyük amcan yani...
Kahraman Tazeoglu ve M. H. Kanin kaleme aldigi distopik romanlar serisinin ilk kitabi MOR, dünyayi bekleyen salgin hastaliklarin kapida oldugunu öngörerek, nefes kesici kurgusuyla okura essiz bir gelecek deneyimi yasatmisti. Serinin ikinci kitabi MOR-G ise salginlardan sonraki dünyanin tüyler ürpertici yeni düzenini son derece gercekci bir düsünce yapisiyla tahayyül ediyor.
