Ertangilin Monologlarinda sergilenen, zihnin spontane hareketiyle sekillenen ve kisisel anilardan metafizik sorgulamalara uzanan samimi bir düsünsel portre ile karsilasiyoruz. Bu eser, yazarin benimsettigi metodun en carpici özelligi olan, her cesit ideolojik sertlikten kacinan ve önceden belirlenmis cerceveler icinde kalmayi reddeden yaratici bir söylem insa ediyor.
Mutlak gerceklerin pesinde kosma yerine görüs alanlarinda seyahat etmeyi benimseyen Ertangil, ayni zamanda tüm perspektiflerin özdes degerde kabul edilmesine karsi duran hassas bir zihin. Üniversite jargonunun donuklugundan ve yasamsizligindan kasitli olarak kacan düsünür, okuyucuyu büyülemek amacindan cok, müsterek bir zihinsel maceraya dahil etme niyeti tasiyor.
Ertangil, yasanmisliklarin bire bir nakledilmesinin olanaksizligini kabullenirken, anlamin iletisim potansiyeline dair umut verici bir felsefe gelistiriyor. Düsünürün bireysel olanin kamusal alana tasinmasi seklinde kavramlastirdigi sanat eylemi, özel hayatlardan cikarilan hakikatlerin okuyucu kitlesiyle bulusturulmasini hedefliyor. Bu yaklasim, hem yazinin organik dogasini hem de yazarin entelektüel dürüstlügünü ortaya koyarken, okurun da bu düsünsel yolculuga es zamanli katilimini mümkün kiliyor.